18. TED Okulları Müdürler Toplantısı Gerçekleştirildi
7 Ekim 2019RESFEBE İle Takım Olalım
8 Ekim 2019Türk Eğitim Derneği (TED) ve TED Ankara Koleji Genel Müdürü Sevinç Atabay, hedeflerini “Öğrencilerimizin bu ülkeyi, bu toprağı, bu bayrağı seven, Cumhuriyetine bağlı öğrenciler olmasını istiyoruz” diyerek açıkladı. “Okullarımızın, bağlılıkları düşük olan gençlere bu değerleri kazandıracak bir misyonu olması lazım” diyen Atabay, “Bu nedenle biz kendimizi bir okul değil, bir ekol olarak görüyoruz. Biz bir misyon okuluyuz, Cumhuriyet misyonunun okulu. Bu okul Türkiye’nin meşalesi” ifadelerini kullandı.
Sevinç Atabay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün işaretiyle kurulan TED’in çağdaş eğitim mücadelesine 91 yıldır katkısını, eğitim alanına bakış açısını ve misyonunu Cumhuriyet’e anlattı.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında TED’in kurulma ihtiyacı nedir?
Osmanlı döneminde 200’den fazla yabancı okul var. Fransız, İngiliz ve Amerikan okulları. Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşu 1928’dir. Burada büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonerliğine dikkat çekmek gerekir. Daha yeni bir Cumhuriyet kuruyorsunuz, bundan 5 yıl sonra 4 sivil toplum örgütü kuruyorsunuz. Bunlardan biri de TED. Önce Türk Maarif Cemiyeti adı altında TED kuruluyor, ardından da 1931 yılında Ankara Koleji açılıyor. Türkiye’nin ilk özel Türk okulu. Yabancı okullar bir misyoner okuludur. Ankara Koleji ise bir misyon okuludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin misyonu. Bu okula bir özel okul gibi bakmamak gerek. Vakıf okulu olduğu için aslında sahibi yok. Kâr amacı gütmez. Bütün kazandığını eğitim yatırımına döndürür. Maddi olanağı olmayan çocukları okutmak üzere kullanır.
- TED’deki eğitimi nasıl tanımlıyorsunuz?
Okulda geleneksel eğitimimizin yanında endüstri 4.0’ın, 21. yüzyılın donanımlarını öğrencilerimize kazandırabileceğimiz olanaklar sunan bir teknoloji altyapımız var. Okulumuzda geleneksel bir eğitim vardır. Yani öğretmen sınıftadır ve sınıfın lideridir. Öğrencisiyle birlikte öğrenme sürecine ortak olur. Okulun her yerini bir öğrenme alanına çevirir. Öğrenci sınıftan dışarıya çıktığında da hiçbir yerde ulaşamayacağı bir teknoloji onu bekler.
- Kâr yoksa, gelir öğrencilere geri mi dönüyor?
Okullarımızın aldığı ücretin yüzde 80-85’i öğrencisine geri gider. Kalan kısmı da yeni yatırımlara kaynak geliştirmek içindir. Bir özel okul gelirlerinin yüzde 85’ine yakınını okulun tüm ihtiyaçları için geri vermek zorundadır. Bu oranın altına düşerse o biraz ticari.
- TED’in eğitime bakış açısını nasıl anlatırsınız?
Çocukları en küçük yaştan alıp onu bir birey olarak görüp, akademik, sosyal ve entelektüel boyutta gelişmesini sağlamak. Bilim insanı olacaksa, sporcu veya sanatçı olacaksa onun yolunu açmak. Bu ülkenin sadece mühendislere doktorlara ihtiyacı yok. Sanatçı, bilim insanı ve düşünen insanlara da ihtiyacı var. Öğrencilerimizin bu ülkeyi, bu toprağı, bu bayrağı seven, Cumhuriyetine bağlı öğrenciler olmasını istiyoruz.
- Türk eğitim sistemindeki özel okulculuk mantığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biraz da takdir etmek lazım. Devletin üzerinden yük alıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde eğitim bedava ancak bizde çok maliyetli. Öğrenci başına çok büyük bir para harcayamıyoruz. OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda neredeyse dörtte bir oranında para harcayabiliyoruz. Sonra diyoruz ki ‘Biz de en iyi ülkeler arasında yer alalım’. Siz az eğitim yatırımı yaparsanız dünyanın en iyi ülkesi olamıyorsunuz. Bu işi gerçekten ilkeli yapmak, fırsat eşitliğine inanarak yapmak, bu ülke insanının evladını dünyanın en önemli ülkelerinin arasında olacak beyinler olarak yetiştirmek istiyorsak meseleye özel sektörcülük olarak değil, “Ben de elimi taşın altına koydum, eğitime destek oluyorum, doğru bir özel okulculuk yapıyorum” demek lazım.
- Özelleşme oranlarındaki artış hedefi normal mi?
Özel okul da olmalı, devlet de olmalı diye düşünüyorum. Ama herkesin tek hedefi olmalı. Bu ülkenin en iyi insanlarını yetiştirmek. Özel sektör de bu işi ticari bir kaygısıyla kendilerini düşünerek ve para kazanma odaklı yapmamalı, devletimiz de olabildiği kadar özel sektöre destek olmalı. Artık bu yüzyılda bizim 40 kişilik sınıflarımız olmamalı, çift tedrisatlı eğitimlerimiz olmamalı.
-Maddi durumu olmayan öğrencilerin TED’e erişimi mümkün mü?
Bizim bursumuzun sayısı tam eğitim bursu olması nedeniyle aslında sınırlı. Bütün TED okullarında iki bin üzerinde. Çünkü biz ortaokuldan alıyoruz üniversite son sınıfa kadar okutuyoruz. Öğrenci bir TED okulunda okuyor, kılık kıyafet, cep harçlığı ve bütün ihtiyaçları karşılanıyor. Üstüne bir de üniversite eğitimini karşılıyoruz. Sırf burs kaynağı yaratmak için çalışan gönüllü komitelerimiz var. Bizim için en büyük kriter öğrencinin maddi olanağının olmaması. Biz kurucumuz Atatürk’ümüze bağlıyız ve onun tüzükte işaret ettiği “Türkiye’nin her yerinde okullar açmak, maddi imkânı olmayan çocukları okutmak ve Türkiye’nin eğitiminde lider bir konum üstlenerek, görüşlerini bildirmek” noktaları üzerinden gidiyoruz. Devlet okullarında okumakta olan çocuklarımızı hafta sonları alıyoruz. Bu çocukların akademik tarafları çok güçlü ama dil öğrenemiyorlar. Onlara TED Üniversitesi ve Ankara Koleji’nde dil öğretiyoruz. Bu çocukları sosyalleştiriyoruz. İsteyen gelip havuza giriyor. İsteyen bağlama çalıyor, basket oynuyor, şarkı söylüyor. Okullarında bulamadıkları olanakları sunuyoruz. Adana’da, Diyarbakır’da, Ankara’da ve İstanbul’da bu projeler yürüyor ve yenileri de gelecek. Öğretmenler için programlarımız da var. Köye giden gencecik öğretmenlere destek oluyoruz.
Röportaj için; https://bit.ly/2pRKnRW
Sevinç Atabay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün işaretiyle kurulan TED’in çağdaş eğitim mücadelesine 91 yıldır katkısını, eğitim alanına bakış açısını ve misyonunu Cumhuriyet’e anlattı.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında TED’in kurulma ihtiyacı nedir?
Osmanlı döneminde 200’den fazla yabancı okul var. Fransız, İngiliz ve Amerikan okulları. Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşu 1928’dir. Burada büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonerliğine dikkat çekmek gerekir. Daha yeni bir Cumhuriyet kuruyorsunuz, bundan 5 yıl sonra 4 sivil toplum örgütü kuruyorsunuz. Bunlardan biri de TED. Önce Türk Maarif Cemiyeti adı altında TED kuruluyor, ardından da 1931 yılında Ankara Koleji açılıyor. Türkiye’nin ilk özel Türk okulu. Yabancı okullar bir misyoner okuludur. Ankara Koleji ise bir misyon okuludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin misyonu. Bu okula bir özel okul gibi bakmamak gerek. Vakıf okulu olduğu için aslında sahibi yok. Kâr amacı gütmez. Bütün kazandığını eğitim yatırımına döndürür. Maddi olanağı olmayan çocukları okutmak üzere kullanır.
- TED’deki eğitimi nasıl tanımlıyorsunuz?
Okulda geleneksel eğitimimizin yanında endüstri 4.0’ın, 21. yüzyılın donanımlarını öğrencilerimize kazandırabileceğimiz olanaklar sunan bir teknoloji altyapımız var. Okulumuzda geleneksel bir eğitim vardır. Yani öğretmen sınıftadır ve sınıfın lideridir. Öğrencisiyle birlikte öğrenme sürecine ortak olur. Okulun her yerini bir öğrenme alanına çevirir. Öğrenci sınıftan dışarıya çıktığında da hiçbir yerde ulaşamayacağı bir teknoloji onu bekler.
- Kâr yoksa, gelir öğrencilere geri mi dönüyor?
Okullarımızın aldığı ücretin yüzde 80-85’i öğrencisine geri gider. Kalan kısmı da yeni yatırımlara kaynak geliştirmek içindir. Bir özel okul gelirlerinin yüzde 85’ine yakınını okulun tüm ihtiyaçları için geri vermek zorundadır. Bu oranın altına düşerse o biraz ticari.
- TED’in eğitime bakış açısını nasıl anlatırsınız?
Çocukları en küçük yaştan alıp onu bir birey olarak görüp, akademik, sosyal ve entelektüel boyutta gelişmesini sağlamak. Bilim insanı olacaksa, sporcu veya sanatçı olacaksa onun yolunu açmak. Bu ülkenin sadece mühendislere doktorlara ihtiyacı yok. Sanatçı, bilim insanı ve düşünen insanlara da ihtiyacı var. Öğrencilerimizin bu ülkeyi, bu toprağı, bu bayrağı seven, Cumhuriyetine bağlı öğrenciler olmasını istiyoruz.
- Türk eğitim sistemindeki özel okulculuk mantığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biraz da takdir etmek lazım. Devletin üzerinden yük alıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde eğitim bedava ancak bizde çok maliyetli. Öğrenci başına çok büyük bir para harcayamıyoruz. OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda neredeyse dörtte bir oranında para harcayabiliyoruz. Sonra diyoruz ki ‘Biz de en iyi ülkeler arasında yer alalım’. Siz az eğitim yatırımı yaparsanız dünyanın en iyi ülkesi olamıyorsunuz. Bu işi gerçekten ilkeli yapmak, fırsat eşitliğine inanarak yapmak, bu ülke insanının evladını dünyanın en önemli ülkelerinin arasında olacak beyinler olarak yetiştirmek istiyorsak meseleye özel sektörcülük olarak değil, “Ben de elimi taşın altına koydum, eğitime destek oluyorum, doğru bir özel okulculuk yapıyorum” demek lazım.
- Özelleşme oranlarındaki artış hedefi normal mi?
Özel okul da olmalı, devlet de olmalı diye düşünüyorum. Ama herkesin tek hedefi olmalı. Bu ülkenin en iyi insanlarını yetiştirmek. Özel sektör de bu işi ticari bir kaygısıyla kendilerini düşünerek ve para kazanma odaklı yapmamalı, devletimiz de olabildiği kadar özel sektöre destek olmalı. Artık bu yüzyılda bizim 40 kişilik sınıflarımız olmamalı, çift tedrisatlı eğitimlerimiz olmamalı.
-Maddi durumu olmayan öğrencilerin TED’e erişimi mümkün mü?
Bizim bursumuzun sayısı tam eğitim bursu olması nedeniyle aslında sınırlı. Bütün TED okullarında iki bin üzerinde. Çünkü biz ortaokuldan alıyoruz üniversite son sınıfa kadar okutuyoruz. Öğrenci bir TED okulunda okuyor, kılık kıyafet, cep harçlığı ve bütün ihtiyaçları karşılanıyor. Üstüne bir de üniversite eğitimini karşılıyoruz. Sırf burs kaynağı yaratmak için çalışan gönüllü komitelerimiz var. Bizim için en büyük kriter öğrencinin maddi olanağının olmaması. Biz kurucumuz Atatürk’ümüze bağlıyız ve onun tüzükte işaret ettiği “Türkiye’nin her yerinde okullar açmak, maddi imkânı olmayan çocukları okutmak ve Türkiye’nin eğitiminde lider bir konum üstlenerek, görüşlerini bildirmek” noktaları üzerinden gidiyoruz. Devlet okullarında okumakta olan çocuklarımızı hafta sonları alıyoruz. Bu çocukların akademik tarafları çok güçlü ama dil öğrenemiyorlar. Onlara TED Üniversitesi ve Ankara Koleji’nde dil öğretiyoruz. Bu çocukları sosyalleştiriyoruz. İsteyen gelip havuza giriyor. İsteyen bağlama çalıyor, basket oynuyor, şarkı söylüyor. Okullarında bulamadıkları olanakları sunuyoruz. Adana’da, Diyarbakır’da, Ankara’da ve İstanbul’da bu projeler yürüyor ve yenileri de gelecek. Öğretmenler için programlarımız da var. Köye giden gencecik öğretmenlere destek oluyoruz.
Röportaj için; https://bit.ly/2pRKnRW